sana kürtçe sussam gelir misin?


içimi kazısam
deşsem ciğerlerimi
bir yol bulsam beraber büyüdüğümüz mahallelere..
esvabımın mendili
hırkamın düğmesi
belimin kuşağı
tarağım
sürmem...?nerdesin...

sana ağlaya ağlaya gelsem köylerimden
kasabalara çıksam saçım başım dağınık
sofranı toplarım
avlunda çiçekler büyütürüm gürültüsüz
havaleler geçiren yüzümü kaldırmam sana
tabağından arta kalan bulgur tanelerini saklarım
ardınsıra mektuplara düşen saç tellerimi birleştirsem
yüzüme düşen kırışıklıkları okusam
seni bizden alan ellere, obalara,elvanlara anlatabilir miyim çığlığımı

havayı koklarım
kuşların ötüşünden anlarım
eteğine bulaşan çamura sorarım
bana haberini uçururlar tez elden unutayım diye
ölsen anlamazmıydım ahuzin?
...dağların duruşundan
suların akışından
karıncaların toplanışından bilirdim
nerdesin...

atlarıma ağladım ardınsıra
ağıtıma gardaş oldu samanlık
köylerden kentlere
yer minderlerinden bol ışıklı şehirlere
bu nasıl bir dönüşümdür ahuzin
yediğimiz nan hatırına
içtiğimiz avf hatrına
çimenlerimiz dallarımız topladığımız kozaklarımız hatrına,
nerdesin?

beni toz topak elbiselerimden
takım elbiselerin aşkına çağırma ahuzin!
senin kiran: benim yapraklarım
senin medeniyetin: benim toprak dallarım
sen bu ülkenin Batısı: ben Doğ(d)umuz: köyüm
sen de deniz, ben de mayınlı tarla...
anlamıyorum işte konuştuğun dili
bilmem haritada varmıdır gittiğin illerin yeri
ey sahipsizliğim
ey çocukluk arkadaşım
dağlarımıza anlatamamki bu kimsesizliği...
gelmedin
ölmedim...
sustum...

k.kentli
1.6.2008 fatih/ist...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder