TÜRKÜM..DOĞRUYUM..YARALIYIM!

Türküm(!)...
Doğruyum(!)...
Yaralıyım(!)...

anlayabilirmisin bu şarkıyı sahi?
bütün doğumlar felaketle sonuçlandı ruhumda ardınsıra..
Yakardım ellerimi dua etmek yerine, ama...

Şimdi ellerimde kötürüm yetimler var!
Ağızlarında memelerin yerine gözlerim...
rahminde zehir varmış..
yüreğin de felaket kırıntıları.
Anladığımızda sen çoktan...

Nasıl bir tarihten almıştık bu nesli böyle?
sütçü imamlarımız süte su kattıklarından beri tarih ellerimiz de utancımızın turnusol kağıdı.. Şimdi şiirlerime tütün basıyorum kaçak...
ıslak..
dizlerinde ağladığım tüm yaşlı kadınlar unutmuş evlad yetiştirmeyi kahır emzirmekten..
muhtaç olduğum kudret doğunun yedinci oğluyla batıya gitti..
ben eşini kaybetmiş bir göçmen
çıldırmamak için kanatlarımı yaktım
yüreğimde bıraktığın yetimleri büyütürmüyüm bilmem
başka bir baharda görüşürüz
sen omuzlarında öyle kahkahalardan bir genç kız taşırsın yine
ben ülkemi temize çekerim

bir gitsem çekilip dağlar yıkılır üzerine
yine sana küllerini bağışlayan ben olurum..
İnsanlığın yazılır sağ haneme
şeytana borçlu kalırsın
birgün anne olacaksın evlad yerine zi/yan...
Eş yerine k/ahır bulacaksın yastığında
dün yahudilere bile sahip çıktık
tarih yazdı bu tarih seni de yazacak bağıra bağıra utanmayacakmısın?
senin resmi kalbinde
Ben hep türk(!) kalacam...
ben hep doğru(!)..
işte bu yüzden hep yaralı(!)!!!
Ya sen?
K.Kentli... 11.09.2005-güney

ben malcolm x in türkçesi


Karardı defterler
Döndü tutunduğum kalemler siyaha
Ahım tuttu beni
Yıkıldım bu şehrin akşamlarına
Simsiyah bir nehir bağladım kirpiklerime
Simsiyah bir nehir…
Eman ver bana Ey iman ettiğime iman eden
Ey emniyetin gülümsemesi
Ey kalb-ul emin
Ben bir hamileyim
Kalbim hamile
Zihnim hamile
Kelimelerim hamile
Nehir başlarında doğurup
Salmalı yavuz saraylara evlatlar
Nasıl olsa tanrıları kör
Elifimi okuyamazlar.

Ey elif!
Bütün elifler yan yana gelse eder mi dik bir telmih?
Oturanlar adına adıma kan tükürdüm
Elifler yazıtları okudum da
Hala parmak uçlarımda bir yangından arta kalan dağ sancıları…
Tırnak diplerimde …
bu kente Düşen İçkerya'nın karları…
Zararı yok ölümümün
Bir elif kararı inancım kaldı güneşin her doğuşuyla sabah olmuyor,anladım

Elifle sabah…
Sabahla inanç..
Elif ve inanç…

Yakarsam şayet bu şehirde yüreğimi
Savurursam küllerini patron sınıflara
Tekfir edersem şayet yayla villalarında tüten sofraları
Benim değil resmi tarihin yakasına yapışın ...
Filistinde ki acıyı alıp istiklalin göbeğine dikiyorsam
Somaliden başlayıp belediye başkanlarının suratında patlatıyorsam küfürlerimi
Değiştirilmesi teklif dahi edilemez bir radikalizme puşimi bağlıyorsam
Göbeği açık dişiler ile insanlığı çalınmış kişiler arasında boşuna aramıyorum israili…

Ben Esmer bir ananın beyaz ama zenci oğlu
Ben milli öğütüm sisteminin ortalık yere kustuğu
Ben pkk teröründen(!) bile önce gelen tehlikenin yoldaşı
ben demokratların kafasını karıştıran denklem
ben Kemalistlerin canını sıkan ayrıntı
ben omurgasız hümanistlerin apandisti
ben ehlileştiremediğiniz
ben benzetemediğiniz
ben sistematize edemediğiniz malcolm x in türkçesi
adım elif lam mim
adresim Ortadoğunun tüm direnişleri..

HEY ŞAİR!!!UYUMA...


Yaşımın altında bir dünya
Bir halkı ikiye bölmüşler
Bir darbeyle çarpmışlar
Televoleyle toplamışlar
Sonuç:aynalarda asılı!!!

Aynalar:milli öğütüm sisteminin bir lise dağılışı...
Dikkat Dikkat!!
Kitlesel ölümler yaşanıyor ahlakistanda!
Arz-ı endamlar sokaklarda kardeş payı
Namusun patenti erkeklerde Erkekler namuslu(!)..

Hepsi ekmek kavgası telaşında...gibi’ler/
-“yalan”..
Ey! on iki ayda bir uğrayan insaniyet
Kontör yemek orucu bozar mı?
G/öz yaşlarımı biriktiriyorum; mek/ruh mu?
Şair müsveddelerinin yaşı ilerledikçe şiirleri de ilerlese
Yozlaşmanın trafiği böyle mi sıkışır edebiyatın s(it)esinde?
Yaş otuz beş Yolun yarısı eder
M/Adam yolun yarısını geçmiş
Hala ergenlik çağında...

Banyodan yeni çıkmış ıslak şiirleri
Söylesen: ukala olursun
Bir fil uykuya dalsa uyandırılır
Bir ŞAİR asla!!
Bir deve çökse kaldırılır
Bir ŞAİR asla
Hey şair!!!
Uyuma! Oturma!Susma!

kayıpkentli
18.08.2006 Saat: 16:30

çevresindeki ZALİM (dost/akraba/eş)leri UNUTAMAYANLARA...


Sevdiklerimizi değil
Affedemediklerimizi unutamayız...
İyilikler kötülükler kadar iz bırakmaz
Bu yüzden dönüp dönüp hatırladıklarımız kimlerdir?
Bir insanı unutmak istemiyorsan
Onu Affetme

İnsan yanıbaşındaki sevdiğini gömer; çoğu zaman ölmeden
Düşmanlarıysa ölü de olsa yaşar durur kendisiyle...
Kin bir köpek kadar sadıktır bilinçaltımıza
Bundandır sözün açılması, hep unutulmayandan
Hatıralar: en çok yenildiğimiz insandır
Kime yenildiysek: Kahramanımız
Kimi yendiysek: Efendisiyiz...
En büyük yenilgi: İnsanın kendisine yenilgisi
En büyün zafer: İnsanın kendisini yenmesi...

Kendisini sevmesini öğrenemeyen dengesiz bir tutkuyla bağlanır karşısındakine
Kendini başkasında aramak: bir aşkın köpekleşmesi...
Kötü bir maziden kurtulmanın tek yolu:
Kendini bağışlamak ve ileriye güvenle bakmak...
Acı mazini
ve karanlık yüzleri unutmak istemiyorsan:
Affetme...

Kayıpkentli
17.02.2009
Fatih-İstanbul

HARUNÎ OKUMALAR


gümüşten kuruntular biriktiriyorum kirpik koylarımda
Göğsüm sıkışıyor, dilim dönmüyor
harunî okuyor geceleri ruhum,
iyileşeyim diye dört makamdan
geçmişimden gürültüler devriliyor bana ne yapacağımı öğretme

kendi dilimin üzerine tökezledim
kanımdan siliyorum yüzümün sana açık öğretilerini...
daha çok usanç diliyorum kendime
daha kuskun bir sözyüzü...
kendimi işitiyorum babamın önünde
toprağından avuçları dökülen yaşlı bir kadına dönüyorum
kendime ezberlettiğim ilk akidem:Benden başka ben yoktur
.
eziyetlerin dilinden sarı bir ülke öğürdüm
gözlerimi mavi siy/Âhlarla oyduğum arka odalarda
beni dışarılara çağıran yalan tebliğlere diz kapaklarımda ve tarak kemiklerimde
kirletilmeye hazır bir heyecan bağışlarken
ekmek dediler...sustum

kül yoğurduğum gecelerde
avuçlarıma soktuğum koynumun kanayan nurunu
sağdım çürüyen dirseklerime
ve dudaklarımı kesip unuttuğum raf diplerine
binlerce kez sayıkladım...
olmuyor...olmuyor...olmuyor

yüzümün damarlarına kıvrılıp ağladığım geceleri
aynaların terkettiği aslım
bana öykünen tarihe göç etti...
benden uzaklarda "dön" dedim dünyaya
ayak diplerimde çenemi dayadığım dizlerim
bedenimi ters giyip
saçlarımdan nehirlere verdim bin ömür
parmak uçlarıma gömdüm
seni...beni...herşeyi...
harunî okuyan ruhumla...
dönmeyen dilim...
sıkışan göğsüm...
ve kopuk ellerle gittiğimi söylerlerse
inan onlara...

KAYIPKENTLİ ...

ALLAH BİZİ GÖZETLİYOR YARIŞMASI..

Islı gecelerde...
Kollarımı annem buluyorum sarılıyorum kendimi
Ke/derimden ç/ürüdü iyimser yanlarım
Kıy/a/meti bekleyenler kampına baş` vurdum
Kayıt bedeli istediler el altından...

Şairzedelerce aşağılanan bir İbrahim Sadri oldum ardından...
Buzdolabını ayağımla kapattığım için...
"Yalnızken burnu kurdalamak bile şiirdir" savunması sundum diye
atıldım okulumun üstü başı toz çocukluğundan...!

Milli Öğütüm Sisteminin müfredatında
Gelecek vaat eden "yobaz adayı" oldum hep!!
Kimse bilmedi
F tipi tecriti
atıldığım en arka sıralarda
Nurcuların kolejinde tanıdım, ilk...

Devlet okullarında
Okul aile birliğinin el birliğince aşağıladığı anneme anlatamadım!!
İnadına hep sarışın... İnadına hep ağır makyajlı kadınların
arasında başörtülü bir karanlıktı...(k)!

Yalan söylemek için inançlı olmamak gerekmediğini
oportünist dünyalarına takkiye takviye eden
cennet adaylarından öğrendiğimde
Fatih`in İstanbulla evlendiği yaştaydım..
.
Bekâr odalarında resmi tarihin
yalanlarıyla müşerref olurken
Yazarların, kitaplarına yanlış başlıklar attıklarını haykırdım
"Yalan söyleyen tarih" utanmıyordu işte...

Bizi arkadan vuran Araplar(?)`a tecavüz eden Amerika`ya hizmet eden BBG evlerine SMS yollayan bir halkın "ABG yarışması*"ndan aynı hazzı duymadıklarında anlamıştım:
................Lozan zafer miydi?
Hezimet miydi?
................. Cola Turka nın,
Coca cola nın Türkçesi olduğunu anlatamadım
ülkemin Amerika`yı lanetleyen duyarlı insanına(!)
! Misyonerlerin ziyaret ettiği kadar komşularını ziyaret etmeyen vatanperverler olarak!
Aç yatan komşularız; doysakta doymasakta...
Ve hepimiz biz deniz!
...Hz. Muhammet hariç!!!
Büyüdüm!
Sılah-i rahimlerde sadece dedikodu paylaşıldığı memleketimden uzaklarda..
Büyüdüm;
öyle kırık dökük...
Hasta olduğu zaman oruçlar tuttuğum...
Mektuplarını abdestsiz okumadığım...
Kaçıncı vedalaşmalarımızı otogar soğukluklarında düşerken
Güney`in tarihine...
Otobüsün camlarıyla beraber ağlayan...
selpakçı çocuklardan dua istediğimiz sevgili`m.....de
gülümseyen yüzünü bende unuttu bir telaş..
...dönmemek üzere ölüler ülkesine gitti!
Okullarını hayallerine terkeden
Başörtülü kızlarımızın diri taklidi yaptığı ülkemde...
Tesettüre girmek istiyorum!!! Aldanarak büyümekten
Rektörlerce kovulurum belki bu sayede..
Evlat edinildim;
tam da ölmek üzereyken acımdan yaşlı bir akrep ve kör bir yelkovan tarafından.
İnsanın kaybettiği en büyük ilmi verdiler bana
zikrime ram oldum gözyaşlarımdan ördüğüm rahlemde...
ve;sevdiklerime söyleyecek tek sözüm kaldı şimdi:
tik
.tak
..tik
...tak
....tik
.....tak
......tik
.......tak
........tik
.........tak!!
k.KENTLİ
GÜNEY
21.09.2005
*:Allah bizi gözetliyor yarışması!

SENDE KALSIN SEN YAŞA...

Ellerimi sana bırakıyorum
Savaş var ellerimde
Sen durdur…

Gözlerimi sana bırakıyorum
İstasyonlar boşalıyor bakışlarıma
Gördüklerim kirli ve bulanık
kalbinin hicabında yırtık dünyamı
sen ört…

yüreğimi sana bırakıyorum
saçlarımı sana bırakıyorum
yılları sana bırakıyorum
cenazeler çağının bu yaşam telaşında
tüm mavilerimin alnından
sen öp…

kavgamı sana bırakıyorum
en çok da sana sana beni bırakıyorum
dünyanın en ağır ayrılığı İnananların ki
yine de bağlandım sana bin dört yüz yılın her mevsimi
içim Filistin
bakışlarım KAFKASYA
ruhumdaki tüm eziyetleri al da
yetim bulup büyüttüğüm bu çocuk kalbim
sende kalsın
sen yaşa…

Kayıpkentli
29 TEMMUZ 2007
Güney....17:12

RADİKAL DEJENER(E)YLEMCİLER!!!


Ah Şairler....

Sözün neresinden tutsa toz kaldıran adamlar...

Şair şiir şuur ruh , şair şiir şuur ruh, şair şiir şuur ruh

...diye sayıklıyorum depozitosu ödenmemiş akşamlarda

şiir yazmayayım diye ıslık çalsam
karanlıklar kapılarıma doluşacak ben işte ben...
duvarlarına ha bire resimler asan bir ayna,

"Yaşasın Kudüs", "Kudüs davamızdır", "haydi eyleme"
yeni msn adresleri ve yeni aşklar hepinize selam....

yaşasın uzun saçlar,kenarı cepli pantolonlar
köşeli cümleler, radikal sloganlar

Teeekfiiiiiiir, KÜLLÜ HUM KÜFFAR!
Teeeekfiiiiir, KÜLLÜ HUM KÜFFAR!
Teeeeekfiiiir, KÜLLÜ HUM KÜFFAR!

Ülkemde her dört kişiden birine düşen İstanbul
Ve Anadolu, ah annelerin vefakar yüzü
kapı önlerinin ve akrabalar arasının dedi:kodusu
ikinizi de seviyorum
her ne kadar barınamasa da emek ve samimiyet sokaklarınızda...
beni bırak,
şaşkın şaşkın dolaşmak istiyorum
Kur'an'ın vadilerinde
çok bilmiş piyasa alimlerinin arasında....
nefes alırım belki müteşabbihlerin gölgesinde
arkamdan atıp tuttum uzun uzun
Bir numara büyük tuttum seneye de kullanırım diye
tuttuğum altın oldu hacım, altın acılar var şimdi ellerimde
buda benim bana ayrılırken hediyem olsun
Duygu yok birkere, içerikte dağılmış
Dışarısıysa tehlikeli kalbine erken dönmelisin
Ağlayanlar anlayamazlar
Tefsir show tecrübeleriyle sabittir
maun suresi nasıl okunur dört çarpı dört bir cip içerisinde?
işte öyle bir tutarsızlık gibiyim, anla(ma) beni hacım...
haram kılınmış müzik aletleri gibi(!) duruyor yüzümde bakışlarım
karşıdan karşıya geçen dikkatsiz bir yaya sesim
kimim ben, nerden geliyorum, nereye gidiyorum
kimiz biz nerden geliyoruz nereye gidiyoruz?
el cevab: geldiğin yer kadar insansın gittiğin yer kadar adam...
dokunma bana iyiyim ben..
.desem de inan- ...ma bana!

KAYIPKENTLİ-
10.08.2008 ....20.09
FATİH-İST....

SANA SÖYLEDİM AZİZİM; DEDİM Kİ


("Bana söyle Azizim; deki:"şiirine cevaben yazılmıştır....)

SANA SÖYLEDİM AZİZİM; DEDİM Kİ:
Binlerce yılanın yaşadığı bir mağaraya destursuz girdim
Hurdaya ayrılmış bir kalbin kırıklarını japonla yapıştırken
Şimdi yatmam ve dinlenmem lazım, içime açılmam için

Sana söyledim azizim;dedim ki :
Gözlerinin içime damladığı yerler varya,
işte onlar sarkıyor ruhumun tahtasından
Fakir üniversite öğrencilerinin mutfağından akan güneşe
yaralarımın izlerini dökerken
Asfalt çiçeklerinin gökgürültüsü kokan kulaklarında can çekiştim

Sana söyledim azizim; dedim ki:
Sürüyü vurursam çoban darmadağın olacak
Aynı ülkenin birbirine yapışık iki uzak kenti gibi dudaklarımız
Bir asit yağmurunun ortasında intiharın eşiğindedir saçlarımız

Sana söyledim azizim; dedim ki:
Şahmeranın ağzından kaçırdığım bir sazdır kahır
İsa'nın yatağında huzurla son nefesini veremezken zaman
Sana söylemedim azizim
demedim bir sıfır yenik başladık diye savaşlara...

ESAd...
16 temmuz 08.
...İZMİT

BANA SÖYLE AZİZİM; DEKİ:

Onların nişanesi;
Alınlarına gömdükleri hüzünleridir
Sen onları şiirlerinden tanırsın
Uzak, uzun,
Çarşamba sabahları
Perşembe sabahları
Ve Cuma sabahları…
Secdelerimde kazdığım telaşların alnında
Ruhumu dövüyorum


Bana söyle azizim; deki:
En büyük öfkelerin altında derin sevgilerin yattığını...
Kim bizden gittiyse en çok kendini bıraktığını…
Bana söyle azizim; deki:
En karanlık ayrılıkların temelinde ihmallerden mazeretlerin
Savunmalardan sessizliklerin olduğunu…

Bana söyle azizim; deki
Sabahın dörtlerinde kendimiz(d)e(n) ne istiyorsak
Kalabalıklara onu taşıdığımızı...
İnsanların konuşmasını öğrendikçe sustuğunu...
Allah'tan Ki en çok korkanlar alimler ise
En derin susuşların elif,lam ve mim...

Bana söyle azizim; deki
Son şiirlerini İstanbul'da yazmış bir hüznün
Balat'ta kirası ödenmemiş, bir sabah ezanı kavşağında
Çığlık çığlık ızdıraplarımın üstüne patlayan martı çığlıklarında
Bakışlarıma sardığım puşimin
Ve alnıma gömdüğüm melâlîmin Fi Zilal'inde anladım:
Biz başkaları için yaşadığımız zaman
Kendimiz için dolu dolu bir hayat yaşarmışız
Başkalarının hayatlarına iyilikler taşıdıkça ancak;
Kendi hayatımıza ihsanlar alırmışız.

Bana söyle azizim; deki
Kimle ayrılmışsa yollarımız
İsa'nın bir tefsiri vardır orda
Onlar bırak seni öldürdüklerini sansınlar
Nerden bilecekler ki
Kimin kendi çarmıhında
yüceltiği odasında, masasında, kitaplarında ve kaleminde
evirdiğini, ruhunu Beytullah'a…

Bana söyle azizim; deki:
Ama çığlık çığlık de
Bak burasını haykırarak söyle:
Onların nişanesi
Alınlarına gömdükleri hüzünleridir
Sen onları şiirlerinden tanırsın
"şiirlerimi bana bağ(ış)la Rabbim
Beni şiirlerime bağ(ış)la Rabbim"

KAYIPKENTLİ
BALAT-İSTANBUL
10-TEMMUZ-2008
05:30

RADİKAL AYNA!!!...


Yüreğinle hiç Namaz kılmadın ki,
Kalbinin içindeki putlar kırılsın.


Dilimde taşıdım İslam'ı
Yumruklarımda sıktım Ayetleri
Hep dışa dönük davetim
Seslenmedim içime.
Benliğimdeki İlahlar,
Söyle nasıl sırıtsın....
"Yoldaki işaretler" elimde
"Dört terim" dilimde
"Dine karşı din" sesimde
Ben nasıl Muttaki olamadım?
Ezgilerim: Filistin
İffetim: Paris
Gündüz telaşım: Malkolm X
Gece sükutum: Pinokyo
Ruhlara tavsiyem: Zemzem
Kendi susuzluğuma :Coca cola
Vaazlarımda: Sahabe
Yalnızlığımda: Züleyha
Yabancıya Muhterem
Ev ehlime Harici.
Kahrolsun Amerika!
Kimseyi ilgilendirmez içimdeki İsrail

Yüreğimle hiç Namaz kılmadım ki,
İçimdeki PUTlar kırılsın...

AYRILIRKEN DEMİŞTİN Kİ:...



Ayrılırken…
Parmak uçlarımı tut(uştur)muş
Ve demiştin ki:*

"Acılarını rabbine aç
ve Kendine değil acılarına iyi bak..."

* Baktım azizim
Öldürmüyorsa güçlendirir derdin ya
Şimdi bir yumruğa döndü omuzlarımda gençliğim…
Malatya gibi duruyor yüzümde gözlerim "le cane" diyorum,
amin oluyorum sonra "gülüm" diyorum,

ölüm soluyorum sonra…
********* Ayrılırken
… Kalbimi yüzüme çarpmış
Ve demiştin ki: "Sevinçlerine değil yüreğindeki kuyulara iyi bak"
Baktım azizim Kendimi her buluşumda gırani ağladı
g/öztaşlarım "hala haalaaa heeeey" çekti ahlarım…

Fısıldadım ki: "acılıyam ezelden Göynüm geçmez güzelden
Göynümün gözü çıksın…"
Kör bir derinliği ellerime asıp lehim tuttum ağıtlarda
Kendimi savunmak kendimin karşısında
Kendimi savurmakmış kendimin kuyusunda…

Ayrılırken…
Kanımı bir hançerle yarmış Ve demiştin ki:
"Sen bir devrimin değil devrilenlerin oğlusun
İmanını kaybetmiş aşklara
ve Aşkını kaybetmiş imanlara iyi bak"
Baktım azizim Gündüzün iki eteğinde
Ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde
Avuçlarımdaki çizgilere haykırdım
"Ey iyilikler kötülükleri giderin
Ey imanından başını almış gitmiş aşklar
…Yusuf'a dönün…
Ey aşkından başını almış gitmiş imanlar …
Fatıma'ya dönün…

" Ayrılırken Derin derin ezanları dinlemiş Ve demiştin ki:
"Çağırdıklarına değil çağırışlarına iyi bak"
Baktım azizim Erdemli bir babanın erdemli bir oğlu
Erdemli bir şiirin erdemli bir şairi
Erdemli bir aşkın erdemli bir kalbi
Olamayan ve en çok kanayan yanlarımızla baktım
Ve Topuklarımın üzerinden gerisin geriye dönmedim
Çünkü
Muhammed ölmedi! …
Muhammed ölmedi…
MUHAMMEEEEDDD ÖÖÖÖÖÖLMEDİ LAAOOOVV!

HERKES EN SONUNDA KENDİSİNE DÖNECEK


ağzıma kapandım kuyularla
türbeler yonttuğum saçlarımla
eski bir acıda ağırlıyorum toprak çatlaklarını

yürüdüğüm yol kenarlarını topluyorum delik ceplerime
insanlar avuçlarıma yürüyor
kavşak dönüşleri frensiz bakışlarla tırmalıyorum ayaklarımı
her klakson kentlerin ve çocuk bahçelerinin ruhuma dökülen molozu
ah ben...

ruhuma çektiğim astarla yapıştım doğunun kalbine
sana beni k/oyup gitme demişmiydim
ey özgürlük!!!

ruhumun merdivenlerinden sadece ilerlenir
aşağıya..
en aşağıya...
insanlar aynı şarkıyı söylüyor her seferinde yeni bir telaşla
ezberledi tabiatı ve nefsi melekler

yoksa yeryüzünde şiirler y/azacak kanamaklı şairler mi y/aratacaktın?
azarlıyorum herşeyi
azalıyorum...

ey merhamet!
Doktor'a
(*) söyle yezidiler kızlarının adını zeynep koyuyorlar
kalanlar huseynî nehirlerle dolaşmalı pazarlarını insanlığın
dudak kenarlarımda
yırtılan ben...

sana söylediğim son sözüm kendime söylediğim ilk sözümdü azizim
insanla başlayan
ve kalbimle biten bir aşk...
unutma
herkes en sonunda kendisine dönecek
KayıpKentli

mayıs 8 MERSİN/ÇARŞI 11:00


(*): değerli hocam: DOKTOR ALİ ŞERİATİ

Geri Dönemedim Sana...

Belki bağışlamayı seçeceksin belki de ölmeyi
Geri dönemedim sana
Önce ellerimi aldılar
olsun, ceplerime martı sesleri doldurmuştum
sana gelen yollar vardı bilirdim
hangisine yürüdüysem kendime çıktım
kalbimi yırttım yüzümü bıraktım vapur banklarında
ayakuçlarıma gömdüm kendimi
sana peygamber sesi bulup getireceğim demiştim ya
belki bağışlamayı seçeceksin beni,
belki de ölmeyi
geri dönemedim sana...

ezanlar ne zaman aynı anda okunsa
başımı kaldırıp adını fısıldarım
kalabalıklar omuzlarımı döver
vebalin dibek taşında
bilmezsin halbuki
o çok sevdiğin kitaplarımızı,
saçlarımı ve neşemi çıkardım pazarlara
gençliğimi sattıysam da
belki bağışlamayı seçeceksin beni,
belki de ölmeyi
geri dönemedim sana...

gözlerimden hayata,
hayatın en zalim sayfalarına
iyiliğin adına seni
adaletin adına sevgimizi kazıdım
kelimeler ayırdım kendime
kitap,kalem,sükut,
elem,şiir,ruh,
çığlık,nefes
iman,rab,tevbe,dua
sen ben hicret ve salâ
belki bağışlamayı seçeceksin beni,
belki de ölmeyi
geri dönemedim sana...


KayıpKentli

İstanbul'uN Kalbine Dön (Tüm, İstanbul'da yaşadığını sananlara)


İSTANBULUN KALBİNE DÖN

Bir insan olsun ellerinde
Herşeyiyle senden ...
Bağışlanmamış olsun
Yenilmiş olsun
Kırılmış olsun
Ona nerden başlayacağını öğret hayata ilk, sen
gururu mu kırık...gurur ol ona
sesi mi kısık... çığlık ol ona

dön
İstanbul'un kalbine dön
kaldırımları kalabalık akşamlarda
yerde çırpınan saralı bir dilenci olabilir
uzattığın ellerinden sana açılan insan....
bir insan olsun ellerinde...
gençliğinden aceleciliğinden ve hatalarından
kaybetmiş olsun kaybolmuş olsun,
Ona nerde ağlayacağını öğret ilk, sen
yüzü mü yok...yüz ol ona...
elleri mi titriyor önüne uzatılmış bir seccade ol


dön
İstanbul'un kalbine dön
sabahları telaşlı duraklarda
gözlerini önüne düşürdüğün bir delikanlı dalgınlığı olsun tefekkürün
bir insan olsun ellerinde
tüm kalbiyle senden
kendisinden utanmadığınca
hillikleri olsun, çiğlikleri ve keskinliği...
Ona nerden bakması gerektiğini öğret
derinliği mi yok...kuyu ol ona


dön
İstanbul'un kalbine dön
yorgun argın akşamların bekar odalarında
saç tellerini düşürdüğü mektupları olsun yollamadığı.
..kaybettik
...belki de kazandık
siyah bir yorgunluk ellerimizdeki
ama herkes utanıyor kendisinden
herkes bir başkasında, görmüyor musun?
biz öyle bir tarihin çocuğuyuz ki
al insanını...al kalbini ve dualarını
muharref tarihinin müceddit dostlarına dön..
beyan'ın adımlarıyla in köklerine
irfanın elleriyle onar anlamını
parçalamadan dağıtmadan kapıştırmadan tarihi
al hikmeti al edebi

Dön
İstanbul'un kalbine dön
dağılmış ailelere dön
affedememiş eşlere dön
kaybetmiş dostlara dön
ayrılmış sevgililere dön
ardından uzun uzun ağlanmış aşklara dön
sofraya oturmamış huzura dön
serçelerden habersiz kentin insanına dön

Allah için dön...
vicdanına kürtaj yapmış şu İstanbul'a...

Kayıpkentli

DÖN SARILALIM :AYNI AŞKI ÖLDÜRDÜK!


SEN YAŞAMAYI SEÇTİN..
sabahları nasıl uyanıyorsun?
...kıyılar vuruyor mu denizine?
Ayak uçlarını bırakıyor musun ellerine?
Akşamları nasıl dönüyorsun?
Komşuların var mı?
Kapılar açılıyor mu ellerini uz/attığında?
Hayal kuruyor musun mesela?
Aylar...
Günler...
Ve sen ’eler...

Her şey dönüyor kirli bir paçavra türküsüne
Ağladıkça saçlarım akıyor gözlerimden
Ellerimi sarıyorum gözlerime...
Gözlerimi görmekten vazgeçtim

Dayanacak gücüm kaldı...
Sevinmemek için..
kabuk bağlamamak için dayanıyorum!
Bütün haramlarım sevinçlerimin olsun
Kırılsın ayaklarım içine...
Çay bardaklarında yarım bırakılmış dudaklarım...

Tanımadığım bir kadın olsun dirseklerim
Sana anlatmak isterdim ardın sıra kalan ne varsa
Görücü usûlü ayrılıklar kapımda kimse görmüyor...
Parçalanışlarımı kimse görmüyor
Bana iyilik etsin istiyorum tarih
Unutsun beni tüm kayıtlar

Ağzımın kenarına demir atan bir göl
Her şey Doğu’ ya dönüyor ben Batı’ da kalıyorum

Sabahları nasıl uyanıyorsun?
Melâîkeler iniyor mu sofrana?
...Beni çırptılar sonsuz bir balkona boşluklardan
Ekmeklere bıraktım yoğurduğum yüzünü...
Ne dua...ne beddua...ne nimet verilenler...
Yollar paramparça...

Sen bir sevinçtin bağdaş kurduğum odamda..
Bütün odalarım kırıldı dizlerimin üzerine..
Ben topallayan bir haykırışla sustum hep...
Boşluğa serdiğim camlarımı siliyorum yüreğimle
Gök yüzü ellerime dönüyor kirli bir bahçe eşliğinde

Tuz ve buz..
.bir de “kırmızı bir başörtü”
...Gülümseyen resimler
...Dönülmeyen bir sıla
...Sana asla rastlayamayacağım sokaklar
...Durup dururken sana benzeyen suratlar

.. Geceleri uyanıyor musun?
Sırtımda taşıdığım ölü atlar kalbimi öksürüyor derin bir kanserle
Nereye bırakacağımı bilemediğim bir nefes
...Senin yüzün vardı bütün kuşları toplayan gülüşlerinde
Aylar oldu...
Her gün zehirden ritimlere katıldığım bu akşamlarda
Ne sabahım kaldı ne akşamım ne seni unutabildiğim bir söz arası...

Sen gidince ikiye yarıldım aksın diye denizler, ortamdan
Develeri yardım her gün kuyulara kapanan dağlar...
Her kavimden bin kişi seçtim
Yüklenemedi kimse ayrılığın acısını benden başka!!
Onlar kalıp beklediler..
ben ve rabbim gittik..
sade’ce gittik!
O kadar yaşlandım ki...
Alnıma düşen kırışıklıklarda yollarını arayanlar mı dersin..
Kendi yüzlerini okumaya gelen;tarihi inkar edilmiş coğrafyalar mı dersin...
Kime seni sorsam kıyametten s/öz açan levhalar bıraktılar ellerime
Sabahlar...sabahlar...bir benim uyanamadığım sabahlar..
Kan kustuğum sabahlar...
Bitsin bu kirli ayinler...
Son bir kez görmeliyim seni
Gözlerimi taşıyamayan iki okyanusu bırakmalıyım avuçlarına
Gelmelisin..
Son bir kez bakmalıyım sana...
Eteğine..
ellerine..
benzine... yüzün hariç!
Bir mezar gömüp içime avuçlarımı kazıyıp döneceğim rahmime...

( Ey beni yetim bulup barındıran
Hangi yetimi üzdüm de kahrettim söyle?
İsteyip dilenen hangi kalbi boğdum?
Sen benim göğsümü yarıp genişletmedi miydin?
Ve yükümü indirip atmadı mıydın?
Senin zikrini yüceltmedim mi?
Gerçekten güçlükle beraber kolaylık da var dememiş miydin?
Sen her şeyi bilensin;bak!
Acım çürüttü içimi.Sonra acım da çürüdü andolsun!!!)

Yeryüzünün ilk kardeşleri değildik biz
Hediyeler de sunmadık Tanrıya..
sınanmadık ta...
Ellerim uzanırken en merhametle sana
Sen rolünü Kabil’den yana seçtin
Birbirlerine sarılıp ağlaşan iki katil gibi

Dön sarılalım...
Aynı aşkı öldürdük nihayetinde
Sen her şeyimizi unutarak yaşamayı seçtin;
Ben utancımdan ölmeyi...
Hepsi:....bu!

KayıpKentli..
19.06.2006
MERSİN/Güneykent

sana kürtçe sussam gelir misin?


içimi kazısam
deşsem ciğerlerimi
bir yol bulsam beraber büyüdüğümüz mahallelere..
esvabımın mendili
hırkamın düğmesi
belimin kuşağı
tarağım
sürmem...?nerdesin...

sana ağlaya ağlaya gelsem köylerimden
kasabalara çıksam saçım başım dağınık
sofranı toplarım
avlunda çiçekler büyütürüm gürültüsüz
havaleler geçiren yüzümü kaldırmam sana
tabağından arta kalan bulgur tanelerini saklarım
ardınsıra mektuplara düşen saç tellerimi birleştirsem
yüzüme düşen kırışıklıkları okusam
seni bizden alan ellere, obalara,elvanlara anlatabilir miyim çığlığımı

havayı koklarım
kuşların ötüşünden anlarım
eteğine bulaşan çamura sorarım
bana haberini uçururlar tez elden unutayım diye
ölsen anlamazmıydım ahuzin?
...dağların duruşundan
suların akışından
karıncaların toplanışından bilirdim
nerdesin...

atlarıma ağladım ardınsıra
ağıtıma gardaş oldu samanlık
köylerden kentlere
yer minderlerinden bol ışıklı şehirlere
bu nasıl bir dönüşümdür ahuzin
yediğimiz nan hatırına
içtiğimiz avf hatrına
çimenlerimiz dallarımız topladığımız kozaklarımız hatrına,
nerdesin?

beni toz topak elbiselerimden
takım elbiselerin aşkına çağırma ahuzin!
senin kiran: benim yapraklarım
senin medeniyetin: benim toprak dallarım
sen bu ülkenin Batısı: ben Doğ(d)umuz: köyüm
sen de deniz, ben de mayınlı tarla...
anlamıyorum işte konuştuğun dili
bilmem haritada varmıdır gittiğin illerin yeri
ey sahipsizliğim
ey çocukluk arkadaşım
dağlarımıza anlatamamki bu kimsesizliği...
gelmedin
ölmedim...
sustum...

k.kentli
1.6.2008 fatih/ist...