SIR


üşüyorum anlıyor musun?..düşüyorum
kelimelerden bir varakayım
bırak akayım yangınlara
sus sende benim gibi, kus
cam kırıkları emzir kendini kendine.
annen yaşlı artık sen büyüteceksin onu

halkın bir ayna iyi bak
ne görüyorsan bu biziz
aynalar yalan söylemez
unutma kötülüklere bile borçluyuz
teşekkür etmeli kötülere

kahramanlar yazdıkça
silersin tarihi
öldükçe dirilirsin
bütün zaferler yenilgilere muhtaçtır,
unutma kimi devler vardır
diğerleri sadece cüce olduğu için...
her ölüm bir doğum
her doğumsa bir ölümdür; unutma!

k.k..güneykent....
.şubat 2006

...DA ÖYLE GELDİM SANA


Nalında su sesleri ç/ağlayan atlar koşuyor omuzlarımda
Damarlarımda ağrıyan (gözyaşı) denizime
Direnen avuçlarımın nehirlerini giydirdim
...de öyle geldim sana

Yüzümde yüzlerce su kırıkları...
Bir ucu Kudüs'le yakılmış yanaklarımdan yukarı yağan
Çocukluğumu...
Ve Annemi,
ve babamı,
ve eşimi kaybettim
...de öyle geldim sana

Tüm tuzu kurularda bir "itler arası diyalog" çığırtkanlığı...
Yüzüme çarpılmadan ben çarpayım yüzümü en iyisi
" Fe Veylun" okuyorum şimdi saçlarıma
Türkçe, Kürtçe, Arapça şaştım kaldım
...da öyle geldim sana...

Ülkemi kaybettim ülkeler içinde
Halkımı yitirdim halkımın içinde
Puttan balta yapmışlar Asa'dan ip...
İbrahim'den bir Musa nasıl çıkartırım bu kalpten?
İşte toparlandım..
İşte gitmiyorum..
Beni bağışla diye kırılmamış dökülmemiş tevbelerle yola düştüm
...de öyle geldim sana

Tanıdığım bütün çirkinler "(ze)lden" bahsediyorlardı
"Nasıl bulmak istiyorsan öyle bırak" yazar mı mesela cennetin kapısında?
bu gurbet çok uzun geldi gençliğimin ortasında
böyle tüm aşklardan...
onun bildiğini bilseydim az gülüp çok ağlayacağım
acıklı kahkahalarımdan caydım
...da öyle geldim sana...

Kilitli kaldı dilim ismimde
Üzerime kapıları kapattım
Hangi adreslere vardıysam herkes yüreğinden yolcu...
Ben: "örtülere bürünenin örtülerine bürünen"
"Kalk!" dedin, kalktım işte..
"başla" dedin satmaya götürdüm kumu be/davadan çöle
anladım: ne kadar kızsa da cellada çokları,
yine de celladın hizmetçiliğine ramdı yolları...
dünyanın tüm ağıtlarını aldım üzerime
"onlara matem bile düşmez" dedim
...de öyle geldim sana

artık dağlar mı yürür denizler mi kabarır
yıldızlar mı dökülür bilemem gayrı...
"Bana ne getirdin" diye sorarsan
Bahar bahar bakan gözlerimi
Ve Kıy(a)metinin –s/is düşüm-ü yüreğimi k/oydum
...da öyle geldim sana...

KayıpKentli
....Güneykent..mersin...
28.03.2006....10:30

BENİ UNUTUN...

çığlıklarımdan aşağı düşersem belki bulurum seni ıslandığım yangınlarda
kayboldum yaşadığım şehirlerde..
kendimi her bulduğumda bir başkasıyla karşılaştım..
kendimi her kaybettiğimde bir daha bulamadım..

sorma: böyle bize neler oldu!
şimdi ellerimde avaz avaz bir yetim..
ellerim dökülüyor saçlarımdan..
bütün nehirler bana akmak zorunda mı?

... daha nereye kadar s/aklayacağım?
daha nereye kadar taşıyacağım?
daha ne kadar kaçıracağım göğüslerimi emzirdiğim bu çölü?
bu kaçıncı dönüşüm terkettiğin halka?
herkes sana benzemek zorunda mı?

...herkes mi ihanet eder senin gibi?
herkes mi düşer dizlerinin üzerine bin pişman?
... tırnaklarımı yırtıp astığım gecelerde
duvarlara çakılıp kaldığım gecelerde

sesimi tutuşturup boğulduğum gecelerde
bu yürek en çok seni ağladı
en çok seni sildi ellerine
en çok seni unuttu
en çok sana küstü
en çok seni bağışladı

böyle mi olacaktı(k)?
kırık... dökük...
bütün hüzünleri bana bırakıp ...
hoşçakalamam ki?
artık!! bütün sevinçler senin olsun...
bu dağlar çürür artık...
baharlar gelse nolur..gelmese ne olur?
diktiğim iğneler...ektiğim topraklar..
okşadığım çiçekler artık meyve verir mi sanıyorsun?
... bekleme anne
akşamları evine dönen oğlun değilim ben...
beni otur yeniden doğur sen....
bekleme anne
sabahları camdan bakan kızın değilim ben..
beni otur yeniden büyüt sen....
............ dilimde zehirden bir şarkı...
kaç yüzyıldır kendimi kapattığım odamda...
bütün komşulara yüzümü dağıttım... tanımıyorum artık kimseyi... beni unutun... ........... bir kaç yüzyıl daha ağlasam belki dirilir
ben de belki tek bir ...bir tek çiçek!!

Kayıpkentli..
11.07.2006...00:00
güneylent/mersin