RABBE SAYIKLAMALAR-2

rabbim:
Ben aslında seninle birlikteyim
sana iman etmemiş ve senin dinini onaylamamış gibi görünürken
onlarla sadece alay ediyor
onlarla eğleniyorum.
"(bakara)onlarla beraberken "ben de sizlerle beraberim" diyorum.
Ama senle yalnız kaldığım zaman muhakkaK ki aslında senle olduğumu söylüyorum...
alemlerin nesisin sen Rabbim?..
müntakim?
...malik?
...vedud?,
hepsi mi?
..ya ben?
ben bu alemlerin nesi oluyorum Rabbim?
parmak uçlarımdan basıyorum kendimi kül tablalarına.
kendimi yarım bırakıp bırakıp soğutuyorum çay bardaklarında..
kapıları yüzüme çarpıyorum..
gece geç saatlere kadar açılmıyorum kendime...
bana hiç bir şey sorma..
sen bilirsin..
bana kötü şeyler oldu Rabbim!...

rabbim...
kalabalıklarda neden kimseleri bulamıyorum?
herkes nerede?
yeni yıla girdik rabbim.
yıllardan kerbela günlerden aşura..
ama bedel ödeyecek huseynler yok..
genç kızların göbeklerini açarak yaşadığı bu şehirde
ben kapatıyorum rabbim
ruhumu
talan edilen
gururumu
yağma edilen
insanlığımı
dejenere edilen
kulluğumun sosyal boyutunu...
ah hira dan Hatice'sine deliler gibi koşan Muhammed den aldım anahtarını tefekkür gecelerinin...

meme uçlarımdan bağlıyorum çocukluğumu evimizin dışarıya kapanan kapısının koluna....

benimle alay ettiler rabbim:
uzaklardan koşarak gelen bir elçi oturdu benle sıkı bir pazarlık etti..
cebimdeki son bozuklukları da ona verdim..
söyleme dedi..
sakın kavmim bilmesin!
2 çocuğum var.
süt mama bez parası
sorma asgari ücretle de geçinilmiyor ki dedi...
yalnızca senden yardım istemiş ve ,
yalnızca sana ibadet etmiş...
çok beklemiş senden bir iz bir ışık...
kuru kuru da iman edilmiyor be birader dedi bana...
her sabah uzaklardan koşarak gelip gitmek kolay mı sanıyorsun dedi...
malum develiasyon, serbest piyasa ekonomisi,borsa vs...
din karın doyurmuyormuş.
bütün peygamberler yoksul ölmüş mesela...
ölülere okumam için yasin süresini ezberletti bu arada bana..
yaşayanların yaşamadığını orda öğrendim...
sana beni al dedim buralardan..
bu şehri başıma yıktın rabbim...
neden yaptın bunu?..

ah ben bilmem sen bilirsin..
muhakkak ki sen benim bilmediklerimi de bilirsin...
bana kötü şeyler oldu rabbim!
sana çok seslendim...
sahi onca dua nereye gitti?
ehemmiyetim ne benim rabbim?
beni de vururlar mı bir gün..
sazım sözüm türkülerim tükenir mi?.
ellerin koynunda kalakalırmıyım?
..şakaklarıma kar mı yağıyor
..ben seni taa eskilerden tanırım
..ben seni öz oğullarımı tanır gibi tanırım(bakara/146)...bir inek keseceğim..onun dilini alıp kendime vuracağım...sonra senle gelebilir miyim Rabbim?
bana
sen ve rabbin
gidin dediler

...ah rabbim!
kulaklarım ağzım..
yüreğim ayaklarım oldu...
taş kağıt
makaskağıt
taş makastaş
makas kağıt
seç birini...
muhakkak ki yenilenlerdenim asırlardır..
.ah rabbim
ah rabbim
ah rabbim...

K.Kentli

RABBE SAYIKLAMALAR -1

Rabbe sayıklamalar'a iliştirilmiş bir NOT:

Aramak...Kanamaktır.
Aramak incinmektir.
Aramak kelimelere hamile kalmaktır.
Aramak bir duruş kazanmaktır.
Aramak yaşamaktır.
Aramayanlar ise yaşamayanlardır...

Yağmurlu bir ocak akşamı..2006...Mersin!
Islak çoraplarını çıkarır.
Kitaplarını atar yere.
Oturur masaya.
Başını koluna koyar.
ve başlar fısıldamaya , boğazındaki hıçkırışla...


AH RABBİM!NE İSTEDİN BENDEN?

ve bir sayıklamaya döner secdeleri...
Aramak kapanmaktır;İnsanın kendine doğru;seccade kapısında...
ve sonrası bir kurşun kalem ve sarı kağıtlar...

RABBE SAYIKLAMALAR 1)

ah Rabbim!
Şöyle olacakmış, böyle olacakmış...
Olur...o da geçer!?
Acılar sürmezmiş; zaman en güzel çareymiş;unuturmuşum!?
Ya zamanın kapılarını hiç çalmadığı acılar...?
Zaman sadece alışmayı öğretiyor
Kim hatırladıklarını unutabilmiş ki?
Ah Mersin! Ah Mersin! Ah Mersin!
Denizlerine gözyaşı nehirlerimi bağladığımı biliyorsun değil mi?
Ah Mersin!
Senin denizinde tuz..benim gözlerimde suskunluk...
-zaman! Nereye gidiyorsun böyle?
-!... Ey Sübhân! Nerdeyim ben?
Kim bunlar?

Kalbimi çevir Sübhân ,
Geceme ve gündüzüme hükmet, rüyalarıma sahip çık
Beni aklımla ve yüreğimle kuşat
Aklımla, bilgimle, hikmetimle, inancımla, sevgimle,cesaretimle ve gayretimle
Bir şeyler yaptır bana...

Ey sübhan!
Ben bildiklerimle amel edecek olursam
Sen bana bilmediklerimi öğretecekmişsin doğru mu?
Beni yeryüzünün varisi kılmak istiyormuşsun öyle mi?
Oysa bana "Hayr" gibi gelen şeyde "Şer",
"Şer gibi gelen şeyde de "Hayr"var öyle mi?
Ben ne bilirim Rabbim?
Ben bilmem sen bilirsin öyle mi?

Ah Rabbim! Yaralıyım ben
Ben den ne istiyorsun sen?
Ne istiyorsun benden?
Benden ne istiyorsan, istediğin şey olabilmem için ...
.güç ver bana, yol ver, kudret ver,melhem ver bana yalan ver, dolan ver, acı ver, ziyan ver

Ah Rabbim..Yaralıyım ben!!!
2)
Kitab'a sahip çıkarsam sen de bana sahip çıkar mısın?
Ne olursa olsun, imanımı korursam sonun da yine kazanan ben olur muyum?
Çıkartır mısın yanaklarıma saplanan ve yüzyıllardır benimle ağlayan Kerbelâ'yı
Ey Sübhân! Ben ahirete/ din gününe ve gaybe iman ediyorum.
Ve ben biliyorum ki bu dünyada yalnız değilim
Melekler, cinler, şeytanlar ve onların askerleri ile dolu bir dünyada yaşamaktayım

Ey Sübhân! Seni sevdim...
seni sevenleri sevdim..
sevdiklerim seni sevenlerdi(!?)
Yaralıyım..
seni sevenlerin terkettiğiyim(!)
Bana kalemle yazı yazmasını öğreten sen
Yazdıklarımı, geçmişimi silmesini neden öğretmedin?
Ah ben bilmem sen bilirsin...

Ah Rabbim!
Ne yaptın sen bana?
Ne istedin benden?
Ah Rabbim!
Ne yaptım ben sana?
Ne istedim senden?
Öyle yorgunum ki...

Ah Rabbim
Söyle peygamberlerine gece yarıları baş ucumda ağlayıp saç diplerime gözyaşı okyanusları bırak(ma)sınlar..
kaldır(am)ıyorum saç diplerimi...
Ah Rabbim..
Bana katır dışkısındaki arpa tanelerini yiyerek ayakta kalan ecdadımın yaşama gücünden ver Bahtım kapalı kaç yüzyıldır
Beni cennetinden kov
Ne olur?
Buna çok ihtiyacım var
Beni kuyulara at
Beni sat iki kuruşa
Söyle beni katletsinler Rabbim..
Ah Rabbim şükürler olsun ki
Verdiğin hiçbir yara iyileşmedi
Verdiğin hiçbir yarayı da kurutmadım!
Ahh Rabbim.. Ahh Rabbim..Ahh Rabbim...Ahh Rabbim..Ahh Rabbim...
KayıpKentli

ESADLAR DİVANI


E'raey te Esad?

Yine bir sabah işte..gece kötü rüyalar gördüm esad annemi uyandırmak istedim

"su ve sabun..su ve sabun getirir misin anne odama?..!" "elimi yüzümü kitaplarımı ve duvarlarımı yıkacağım"
desem;
annem:"ne oldu oğlum sana?" diyecek.."ne oldu?"
"off anne..bana bir şey olmadı
Kandırılmaları kaldıramıyorum
hayata ne oldu anne?
nefes alamıyorum
dışarıda ha bire sistemler değişiyor
sınav sistemleri değişiyor
dolmuş güzergahları değişiyor
kanunlar değişiyor
sevdiklerim değişiyor
(bana merhametini de vermedin,ödünç..)

sen de değişiyorsun anne?
hep soru soruyorsun
su istiyorum..
çeşmedeki suyu anlıyorsun..ben
onu istemiyorum
bir ben değişmiyorum anne
bir ben

dilenciler bile gerçekten dilenci değil bu şehirde
bir çoğu gizli istihbarattan

bana "sana ne oldu oğlum?" deme..
kötü rüyalar görüyorum
gördüm mü..
gördüm
ne gördüm?
kaldıramıyorum yaşadıklarımı
içimden her şeyi bırakıp gemi yapmak geliyor
büyük bir gemi...
hayır anne hayır hayır!!
peygamberliğe falan soyunduğum yok
hiçbirşeye soyunduğum yok
bırak ağlamayı
ben artık çok üşüyorum anne giyinmem lazım!
ikide bir "Allah`ın bize şah damarımızdan daha yakın"
olduğunu söyleme sana ne bundan?..
insanlara ne?
sana bin dört yüz kere söyledim
Allah insanlara yakın da ..
İnsanlar Allah`a ne kadar yakın anne?"

Anneme bunları söyleyemiyorum esad
artık namazda kılamıyorum esad
Allah ha bire soru soruyor, annem de!
ne cevap vereceğimi biliyorum?
..yok ..hayır bilmiyorum
Eraeyte diyor bana Allah
ne diyeceğim şimdi ben?
Anneme "gözlerimi yıkamam lazım" diyorum
Lavaboyu aradığımı sanıyor.

Hayır anne!
Gördüklerimi yık(a)mam gerek
Rüyalarımı..
sınıfsal toplumu...
sistemleri..
Allah`a ne diyeceğimi kestiremiyorum
esadEraeyte?" diyor bana.
"Gördün mü?" diyor.
"Gördün mü?"
Eraeytellezi...?:
"Gördün mü o kimseyi?
Soruyorum kendime Eraeytu? diyorum..:
gördüm mü?
komşulardan başlıyorum gördüklerimi düşünmeye
Gittiğim kitapçılarda ki kitapsızlıkları...
dışarıda onlarca kitap yüklü merkep..
hep iki ayaklı Anamur`u..
Malatya'yı..
Urfa`yı..
Artık namaz kılanlara da inan(a)mıyorum
Esad Eraeytellezi yükezzibu biddin?"diyor..O!
Kimse ne gördüğünü düşünmüyor
"Haydi kılalım da çıksın aradan" diyorlar..
şaşırıyorum Esad-Vakit namazları mı arada?
Hayat mı vakit namazlarının arasında?
(ses yok) !!!"Namaz borcu" diyorlar
namaz kılmak borç mu ödemektir?
namaz kılmak borçlanmaktır oysa
sorumluluk almaktır
namaz kılınca huzur buluyor insanlar anlamıyorum
Rabbine karşı borçlanan insanlar huzur buluyor
Tir tir titremeler gerekirken...
"Eraeyte" diyor kitab
Kimse ne gördüğünü düşünmüyor
Belki de insanlar gerçekten görmüyor Esad
Öyle olmasa bunca "bakarkör`"ü nasıl açıklarız
Eraeyte diyor bende soruyorum esad kendime
"maraeytu? :ne gördüm?
"gördüm mü":"eraeytu?"

off..Allah`ım ne sana, ne Esad`a.,.ne anneme..
...bilmiyorum ...
"Ellezine hum" onlar o kimseler ki...
sahi biz artık nasıl kimseleriz Allah`ım?

Çocuğunu koleje ve iki ayrı dershaneye gönderen o müslüman(!)adama sordum:
"yanında çalıştırdığın bu tezgahtar kız neden yüz yetmiş beş milyon para alıyor ve 12 saat çalışıyor?"
"Sanane?"diyor..
"Piyasa her yerde böyle(!)"
piyasa...
kapitalizm denizi..
serbest piyasa ekonomisi..
rant.kredi.teşvik.kapital.faiz.repo.kobi.yatırım payı.kalkınma fonu...
vs...:
kısaca:cumartesi toplumunun özellikleri!
Hakimiyet Allah`tan piyasaya indirildi..
Anneme söylemiyorum bunları Esad.
.Bir omuzlarıma ,bir Ortadoğu'ya ,Bir de çağa bakıyorum
usulca dökülüyor dilimden içli bir sözcük
"Veylun"...(Yazıklar olsun)

Annem:"Bir şey mi dedin" diyor.
"Hiç anne..Hiç!" diyorum..
Eraeyte diyor Allah..
Kıyamete kadar da diyecek
Raeytu diyorum..
Gördüm.Evet!
Gördüklerim mi acı veriyor?
Gözlerim mi acı veriyor kestiremiyorum artık esad
Şimdi ben de sana soruyorum:
Eraeyte Esad Eraeyte..?

KAYIPKENTLİ

KayıpKentli KİMDİR?




Esselamunaleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatühü ve Kütübihi ve Rasulühü…

Birçokların Kayıp Kentli denilen zatı merak etmesinden yola çıkarak bu merakı fisebilillah gidermeye çalışmak gibi bir fikir aklımda ceyeran etti.Tarihin sahnesine bir kişi çıktığı zaman,bu insan üzerinden eleştiriler,yorumlar,desteklemeler aracılığı ile açıkçası büyük bir rant doğar.Ben de bu rantın anaforuna kapılmadan kenarından biraz nemalanacağım Allah'ın izniyle.

Efendim Kayıp ile ilk defa nerede ve nasıl müşerref olduğumu hatırlamıyorum.Yalnız hayatımda Kayıp gibi bir kaybın (uyaklı olsun diye böyle dedim,tabii ki 'kazancın' demek istedim) olduğunun ayırdına ilkokul üçte vardım.İki tane dördüncü sınıf veledi gelip "çıkar ulan paraları" diye üstüme çöküp beni okulun arkasına götürdüler.O an Allah'tan başka kimse yardımıma gelemezdi.Korkumun derecesini anlatmaya şu an bile kelimeleri yetiremem.Ancak birden çocuklardan birinin "anamanamanamanam diye gözünü tuttuğunu" diğerinin yere uçtuğunu gördüm.Beşe giden bir çocuk gelmiş beni soymaya kalkanları adeta ayaklarının altında çiğniyordu.Sonra beni aldı,lavaboya götürdü yüzümü yıkadı.Zil çaldı…Sınıflara girdik.

O günden sonra ciddi anlamda hayatımda bir Kayıp faslı başladı. Kayıp Kentli, hayatımın başka evrelerinde ara ara kaybolup ortaya çıkıyordu.Hatırladığım mühim hatıralardan birini anlatmadan geçemeyeceğim.İlk aşkım,ortaokuldaydı.Tabii ki o zamanın sudan meseleleri,bu gün biz …izm,…loji dediğimiz zaman bizim için ne derece önem arzediyorsa o derece önemliydi.

Darbe dönemlerinin gençleri değildik,sağ sol yoktu,anarşi yoktu,aksine bizi lümpen olmaya özendiren bir medya vardı karşımızda,ve'l hasılı kelam,bu sudan meselelerin biri yüzünden orta okulda ilk ayrılık acısını yaşamıştım ve Kayıp telefonu açıp terkeden kıza ağzına geleni söylemiş ve içimi soğutmuştu.Ayrıca beni dışarı çıkarıp bicibici (mersinin meşhur soğuk yiyeceği;karsambaç) ısmarlamıştı teselli etmek için.
Gel zaman git zaman büyüdüm.Kayıp yine kaybolup ortaya çıkmaya devam ediyordu.Bir kavgam olduğu zaman dersi mersi asıp gelen,Kayıp'ı artık çok düşünceli görüyordum.
Kayıp "Rasih olmaya" karar vermişti.Eskisi kadar kavgacı ve keskin değildi.Ya da kavgada kullandığı vuruculuk artık yumruklarında değil,kesicilik de artık bıçağında değildi.(hiç bıçak kullandığını görmedim gerçi,daha çok zincir taşırdı(!)..).
Kavgada düşman ve kullanılacak silah olarak gördüğü artık çok başka şeylerdi.İnsandan daha öte,organize suçlular ve namussuzlar olduğundan söz ediyordu.Organizelerden daha derinlerde,yer altında yaşayan organizasyonlar üstü organize suçlular olduğundan söz ediyordu.

İnanmaktan,değerden,devirmekten,Allah'tan ve Allahsızlıktan,Kitaptan ve Kitapsızlıktan bahsediyordu.Yavaş yavaş anlamaya başlıyordum.İdeolojilerin ruhumuza sokulmuş Truva atları olduğunu,ya da bunların farkına varıp cephe almak için illa bir darbe döneminin fişek delikanlısı olmak gerekmediği gibi birçok şey…
Coca-cola içmiyorduk beraber,
Amerikaya lanet okuyorduk beraber…
Amerikaya ve onun zihniyetine ve onun zihniyetine destek veren,dolaylı yollardan onun zihniyetinin yanında olan,ve dolaylı yollardan onun zihniyetine açıkça karşı duruş ilan etmişlere karşı olan zihniyetlere öfke kusuyorduk…
Bu denklem bir satranç gibi devam ediyor ve uluyordu salyalarını akıtan bir canavar gibi insanlığın üzerine… Zulüm sistemleri(tağut),onu finanse eden sermaye sahipleri(Karun),ona yardakçılık eden ve Allah adına ortaya çıkmış dini önderler(belam)…,
Dünya bu üç ayaklı sacayağın üstünde şişe geçirilmiş pişiyordu!Kayıp böyle tanımlıyordu dünyayı ve hayatı…
Kürt sorunuyla ilgili düşüncelerim artık resmi ideolojinin saçma öğretilerinden birkaç fersah ilerideydi. Bu konuyla ilgili projeler bile oluşturuyordum artık.Milliyetçiliğin insanlığın başına ne büyük belalar açtığını,açıkçası Allah'tan arı ve ırak,vahiyden değil beşerden beslenen herhangi bir düşüncenin,sistemin,ideolojinin insanlığa sadece kan ve gözyaşı getireceğini görmeme vesile oldu Kayıp.
Artık bir ortamda söyleyecek sözüm oluyordu. Kayıp yine arada bir ortaya çıkmaya devam ediyordu.Bu çıkışların birinde bana Ali Şeriati'nin "Kendini Devrimci Yetiştirmek" adlı kitabını verdi.Ardından gerisi geldi…Biz ve İkbal,Anne Baba Biz Suçluyuz,Dine Karşı Din…Seyyid Kutub'la da Kayıp tanıştırdı beni.Evin raflarında yan yana duran kocaman ciltli tefsirin kime ait olduğunu artık daha iyi biliyordum.Seyyid Kutub,Yoldaki İşaretler adlı kitabı yüzünden asılmıştı…Gerisi yazarlar,düşünce önderleri ve kitaplarla örülü bir serüvendi.

Konuştuğum ortamlarda onun ilginç sözlerinden alıntı yapıyordum: "madem ilişkilerimizde Rasulullah model değil,madem dedikodu,hırs ve kinimizin önünde Allah yeterli değil,Kurana rağmen herkes saçmalıyor,hala neden inkar etmiyoruz?Kafirler bile şu hallerinde bizden daha yakışıklı ve onurlular."2005 … Bazı zamanlar Kayıp, mısırlı bir şair, bazı zaman filistine cihada gitmiş ve orda şehid olmuş genç bir mücahid, bazı zamanlar ateist bir bilim adamı, bazı yerlerde Budist bir rahipten ders almış,sonradan Müslüman olmuş ve Hindistanda yaşayan bir meditasyon uzmanı,İran devriminde bulunmuş ve devrime destek vermiş bir sosyalist idi…
Kayıp hiçbirşey değildi, çünkü her şeydi.Yazdığı şiirler yüzünden Milliyetçi bir şiir sitesinden atıldığını duydum.Hemen ardından bu şiir sitesine ben de üye oldum ve şiirlerimle büyük ilgi topladım.Kayıp uzun bir zaman şiirlerimin çok iyi olduğunu söyleyen daha iyi olması için destek veren bir okuyucum,yazılarımı bekleyen bir takipçimdi.Sonra siteden ben de atıldım:) Kayıpın ortadan kaybolduğu bir zaman ben gitar öğrenmeye karar verdim.Kayıp gitarını duvara asıp gitmişti.Aldım elime…Başladım bir gitar metoduyla çalmaya. Çevreden çalgı aletinin haramlığına dair ordu hücumu gibi tepkiler aldım,Kayıp gücümün bittiği anlarda ortaya çıkıp bana lojistik destek sağlayıp,erzak ve cephane bitmeden geri geleceğine söz verip gidiyordu.Gitar serüveni beni sahnelere taşıdı.Kayıp zaman zaman gelip oturup bir Cafede beni dinleyen müşteri,alkışlayan dinleyici; zaman zaman yanımdaki mikrofonu alıp bir şarkıda bana eşlik eden bir vokal oluyordu.
Niğde'de bir Filistine Destek Mitinginde,Miting otobüsünün üzerinde direniş parçaları söyledi ben gitar çaldım.Güney Direnişçileri her zaman üzerine binaen direnişler ortaya konulacak bir zemin olarak onun eseri olarak devam etmekte…
Kayıp'ta "lanlı lunlu konuşma" diyen samimi bir elitizm; aynı zamanda "birileri canımı sıkıyor" diye şikayet ettiğim zaman "ulan gelirsem onların ağzına ..." diyen avami bir samimiyet vardı her zaman.Gel zaman git zaman sırt çantasına Ali Şeriati'nin Kendini Devrimci Yetiştirmek adlı kitabını ve birkaç parça giyeceği koyup İstanbula gittiğini duydum.Sonraları bana internetten dürüm yerken etrafına toplanan kedilerle sohbet ettiği fotoğraflarını gönderdi ve sırf kedileri için İstanbul güzel bir yer olduğuna beni ikna etti.Elime geçen ilk fırsatta İstanbul'a Kayıp'ın yanına geldim.
Kayıp bir devrimciydi belki ama
aynı zamanda "oldu şu saatte görüşürüz" diye ayrıldığımız zaman ardımdan arayıp "hemen şu şu sokağa gel dört tane yavru yapmış bir kedi var çok tatlı" diye planı programı değiştiren bir yufka yürekliliği vardı her zaman.
Bu günlerde ise bir iftar programına gittiğimizde konuşmacı(Abdulaziz Bayındır) konuşma yaparken daldığımda "pşşt dinle dinle" diye kızan bir baba,
gitar çaldığım cafeden gelince "aç mısın dolapta yemek var" diyen bir anne,
"hadi sokak müziği yapak para kazanak ..nasını satim" diyen bir deli,
sürekli susan bir Rasih,
Urfalı bir çocuğun "Ellah Hezreti Nuh'a deyi ki sen siye bi gemi yap ben de suyu salıyam" dediğini her yeri geldiğinde ustalıkla anlatan bir meddah,
şarkılarıma vokal,
dertlerime bir dinleyici,
pişirdiğim menemen'e ikinci yeyici,
Ve son olarak şu an yandaki bilgisayarın klavyesinde "çatara çutara da çutara çatara" msn de derin,ilmi ve fikri bir tartışmada Kayıp…
Kayıp Kentli belki de kayıp. Herkesin hayatında bir Kayıp var ve sorun onu bulup çıkarmakta.Modernitenin kirli "şimdi,şuan,bu gün"cü ve ambalajcı vizyonundan sıyrılıp bir dağ köyündeki çoban sadeliğine eriştiğimiz zaman bulunacak biri ya da bir şey Kayıp.
Kayıp belki de kendimiz.
Kaybettiğimiz bir şey belki Kayıp.
Aslında hiçbirşey Kayıp değil çünkü her şey kayıp.
Ya da Kayıp aslında hepimizin biryerinde,maharet onu görmekte…
vesselam…
Herkese hayırlı ramazanlar
Selam ve dua ile… >>>> Eyüp Ömer Bal (kayıb'ın kardeşi...)
23.Eylül.2008 Çarşamba 02.02 Fatih/İSTANBUL