KayıpKentli KİMDİR?




Esselamunaleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatühü ve Kütübihi ve Rasulühü…

Birçokların Kayıp Kentli denilen zatı merak etmesinden yola çıkarak bu merakı fisebilillah gidermeye çalışmak gibi bir fikir aklımda ceyeran etti.Tarihin sahnesine bir kişi çıktığı zaman,bu insan üzerinden eleştiriler,yorumlar,desteklemeler aracılığı ile açıkçası büyük bir rant doğar.Ben de bu rantın anaforuna kapılmadan kenarından biraz nemalanacağım Allah'ın izniyle.

Efendim Kayıp ile ilk defa nerede ve nasıl müşerref olduğumu hatırlamıyorum.Yalnız hayatımda Kayıp gibi bir kaybın (uyaklı olsun diye böyle dedim,tabii ki 'kazancın' demek istedim) olduğunun ayırdına ilkokul üçte vardım.İki tane dördüncü sınıf veledi gelip "çıkar ulan paraları" diye üstüme çöküp beni okulun arkasına götürdüler.O an Allah'tan başka kimse yardımıma gelemezdi.Korkumun derecesini anlatmaya şu an bile kelimeleri yetiremem.Ancak birden çocuklardan birinin "anamanamanamanam diye gözünü tuttuğunu" diğerinin yere uçtuğunu gördüm.Beşe giden bir çocuk gelmiş beni soymaya kalkanları adeta ayaklarının altında çiğniyordu.Sonra beni aldı,lavaboya götürdü yüzümü yıkadı.Zil çaldı…Sınıflara girdik.

O günden sonra ciddi anlamda hayatımda bir Kayıp faslı başladı. Kayıp Kentli, hayatımın başka evrelerinde ara ara kaybolup ortaya çıkıyordu.Hatırladığım mühim hatıralardan birini anlatmadan geçemeyeceğim.İlk aşkım,ortaokuldaydı.Tabii ki o zamanın sudan meseleleri,bu gün biz …izm,…loji dediğimiz zaman bizim için ne derece önem arzediyorsa o derece önemliydi.

Darbe dönemlerinin gençleri değildik,sağ sol yoktu,anarşi yoktu,aksine bizi lümpen olmaya özendiren bir medya vardı karşımızda,ve'l hasılı kelam,bu sudan meselelerin biri yüzünden orta okulda ilk ayrılık acısını yaşamıştım ve Kayıp telefonu açıp terkeden kıza ağzına geleni söylemiş ve içimi soğutmuştu.Ayrıca beni dışarı çıkarıp bicibici (mersinin meşhur soğuk yiyeceği;karsambaç) ısmarlamıştı teselli etmek için.
Gel zaman git zaman büyüdüm.Kayıp yine kaybolup ortaya çıkmaya devam ediyordu.Bir kavgam olduğu zaman dersi mersi asıp gelen,Kayıp'ı artık çok düşünceli görüyordum.
Kayıp "Rasih olmaya" karar vermişti.Eskisi kadar kavgacı ve keskin değildi.Ya da kavgada kullandığı vuruculuk artık yumruklarında değil,kesicilik de artık bıçağında değildi.(hiç bıçak kullandığını görmedim gerçi,daha çok zincir taşırdı(!)..).
Kavgada düşman ve kullanılacak silah olarak gördüğü artık çok başka şeylerdi.İnsandan daha öte,organize suçlular ve namussuzlar olduğundan söz ediyordu.Organizelerden daha derinlerde,yer altında yaşayan organizasyonlar üstü organize suçlular olduğundan söz ediyordu.

İnanmaktan,değerden,devirmekten,Allah'tan ve Allahsızlıktan,Kitaptan ve Kitapsızlıktan bahsediyordu.Yavaş yavaş anlamaya başlıyordum.İdeolojilerin ruhumuza sokulmuş Truva atları olduğunu,ya da bunların farkına varıp cephe almak için illa bir darbe döneminin fişek delikanlısı olmak gerekmediği gibi birçok şey…
Coca-cola içmiyorduk beraber,
Amerikaya lanet okuyorduk beraber…
Amerikaya ve onun zihniyetine ve onun zihniyetine destek veren,dolaylı yollardan onun zihniyetinin yanında olan,ve dolaylı yollardan onun zihniyetine açıkça karşı duruş ilan etmişlere karşı olan zihniyetlere öfke kusuyorduk…
Bu denklem bir satranç gibi devam ediyor ve uluyordu salyalarını akıtan bir canavar gibi insanlığın üzerine… Zulüm sistemleri(tağut),onu finanse eden sermaye sahipleri(Karun),ona yardakçılık eden ve Allah adına ortaya çıkmış dini önderler(belam)…,
Dünya bu üç ayaklı sacayağın üstünde şişe geçirilmiş pişiyordu!Kayıp böyle tanımlıyordu dünyayı ve hayatı…
Kürt sorunuyla ilgili düşüncelerim artık resmi ideolojinin saçma öğretilerinden birkaç fersah ilerideydi. Bu konuyla ilgili projeler bile oluşturuyordum artık.Milliyetçiliğin insanlığın başına ne büyük belalar açtığını,açıkçası Allah'tan arı ve ırak,vahiyden değil beşerden beslenen herhangi bir düşüncenin,sistemin,ideolojinin insanlığa sadece kan ve gözyaşı getireceğini görmeme vesile oldu Kayıp.
Artık bir ortamda söyleyecek sözüm oluyordu. Kayıp yine arada bir ortaya çıkmaya devam ediyordu.Bu çıkışların birinde bana Ali Şeriati'nin "Kendini Devrimci Yetiştirmek" adlı kitabını verdi.Ardından gerisi geldi…Biz ve İkbal,Anne Baba Biz Suçluyuz,Dine Karşı Din…Seyyid Kutub'la da Kayıp tanıştırdı beni.Evin raflarında yan yana duran kocaman ciltli tefsirin kime ait olduğunu artık daha iyi biliyordum.Seyyid Kutub,Yoldaki İşaretler adlı kitabı yüzünden asılmıştı…Gerisi yazarlar,düşünce önderleri ve kitaplarla örülü bir serüvendi.

Konuştuğum ortamlarda onun ilginç sözlerinden alıntı yapıyordum: "madem ilişkilerimizde Rasulullah model değil,madem dedikodu,hırs ve kinimizin önünde Allah yeterli değil,Kurana rağmen herkes saçmalıyor,hala neden inkar etmiyoruz?Kafirler bile şu hallerinde bizden daha yakışıklı ve onurlular."2005 … Bazı zamanlar Kayıp, mısırlı bir şair, bazı zaman filistine cihada gitmiş ve orda şehid olmuş genç bir mücahid, bazı zamanlar ateist bir bilim adamı, bazı yerlerde Budist bir rahipten ders almış,sonradan Müslüman olmuş ve Hindistanda yaşayan bir meditasyon uzmanı,İran devriminde bulunmuş ve devrime destek vermiş bir sosyalist idi…
Kayıp hiçbirşey değildi, çünkü her şeydi.Yazdığı şiirler yüzünden Milliyetçi bir şiir sitesinden atıldığını duydum.Hemen ardından bu şiir sitesine ben de üye oldum ve şiirlerimle büyük ilgi topladım.Kayıp uzun bir zaman şiirlerimin çok iyi olduğunu söyleyen daha iyi olması için destek veren bir okuyucum,yazılarımı bekleyen bir takipçimdi.Sonra siteden ben de atıldım:) Kayıpın ortadan kaybolduğu bir zaman ben gitar öğrenmeye karar verdim.Kayıp gitarını duvara asıp gitmişti.Aldım elime…Başladım bir gitar metoduyla çalmaya. Çevreden çalgı aletinin haramlığına dair ordu hücumu gibi tepkiler aldım,Kayıp gücümün bittiği anlarda ortaya çıkıp bana lojistik destek sağlayıp,erzak ve cephane bitmeden geri geleceğine söz verip gidiyordu.Gitar serüveni beni sahnelere taşıdı.Kayıp zaman zaman gelip oturup bir Cafede beni dinleyen müşteri,alkışlayan dinleyici; zaman zaman yanımdaki mikrofonu alıp bir şarkıda bana eşlik eden bir vokal oluyordu.
Niğde'de bir Filistine Destek Mitinginde,Miting otobüsünün üzerinde direniş parçaları söyledi ben gitar çaldım.Güney Direnişçileri her zaman üzerine binaen direnişler ortaya konulacak bir zemin olarak onun eseri olarak devam etmekte…
Kayıp'ta "lanlı lunlu konuşma" diyen samimi bir elitizm; aynı zamanda "birileri canımı sıkıyor" diye şikayet ettiğim zaman "ulan gelirsem onların ağzına ..." diyen avami bir samimiyet vardı her zaman.Gel zaman git zaman sırt çantasına Ali Şeriati'nin Kendini Devrimci Yetiştirmek adlı kitabını ve birkaç parça giyeceği koyup İstanbula gittiğini duydum.Sonraları bana internetten dürüm yerken etrafına toplanan kedilerle sohbet ettiği fotoğraflarını gönderdi ve sırf kedileri için İstanbul güzel bir yer olduğuna beni ikna etti.Elime geçen ilk fırsatta İstanbul'a Kayıp'ın yanına geldim.
Kayıp bir devrimciydi belki ama
aynı zamanda "oldu şu saatte görüşürüz" diye ayrıldığımız zaman ardımdan arayıp "hemen şu şu sokağa gel dört tane yavru yapmış bir kedi var çok tatlı" diye planı programı değiştiren bir yufka yürekliliği vardı her zaman.
Bu günlerde ise bir iftar programına gittiğimizde konuşmacı(Abdulaziz Bayındır) konuşma yaparken daldığımda "pşşt dinle dinle" diye kızan bir baba,
gitar çaldığım cafeden gelince "aç mısın dolapta yemek var" diyen bir anne,
"hadi sokak müziği yapak para kazanak ..nasını satim" diyen bir deli,
sürekli susan bir Rasih,
Urfalı bir çocuğun "Ellah Hezreti Nuh'a deyi ki sen siye bi gemi yap ben de suyu salıyam" dediğini her yeri geldiğinde ustalıkla anlatan bir meddah,
şarkılarıma vokal,
dertlerime bir dinleyici,
pişirdiğim menemen'e ikinci yeyici,
Ve son olarak şu an yandaki bilgisayarın klavyesinde "çatara çutara da çutara çatara" msn de derin,ilmi ve fikri bir tartışmada Kayıp…
Kayıp Kentli belki de kayıp. Herkesin hayatında bir Kayıp var ve sorun onu bulup çıkarmakta.Modernitenin kirli "şimdi,şuan,bu gün"cü ve ambalajcı vizyonundan sıyrılıp bir dağ köyündeki çoban sadeliğine eriştiğimiz zaman bulunacak biri ya da bir şey Kayıp.
Kayıp belki de kendimiz.
Kaybettiğimiz bir şey belki Kayıp.
Aslında hiçbirşey Kayıp değil çünkü her şey kayıp.
Ya da Kayıp aslında hepimizin biryerinde,maharet onu görmekte…
vesselam…
Herkese hayırlı ramazanlar
Selam ve dua ile… >>>> Eyüp Ömer Bal (kayıb'ın kardeşi...)
23.Eylül.2008 Çarşamba 02.02 Fatih/İSTANBUL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder