HARUNÎ OKUMALAR


gümüşten kuruntular biriktiriyorum kirpik koylarımda
Göğsüm sıkışıyor, dilim dönmüyor
harunî okuyor geceleri ruhum,
iyileşeyim diye dört makamdan
geçmişimden gürültüler devriliyor bana ne yapacağımı öğretme

kendi dilimin üzerine tökezledim
kanımdan siliyorum yüzümün sana açık öğretilerini...
daha çok usanç diliyorum kendime
daha kuskun bir sözyüzü...
kendimi işitiyorum babamın önünde
toprağından avuçları dökülen yaşlı bir kadına dönüyorum
kendime ezberlettiğim ilk akidem:Benden başka ben yoktur
.
eziyetlerin dilinden sarı bir ülke öğürdüm
gözlerimi mavi siy/Âhlarla oyduğum arka odalarda
beni dışarılara çağıran yalan tebliğlere diz kapaklarımda ve tarak kemiklerimde
kirletilmeye hazır bir heyecan bağışlarken
ekmek dediler...sustum

kül yoğurduğum gecelerde
avuçlarıma soktuğum koynumun kanayan nurunu
sağdım çürüyen dirseklerime
ve dudaklarımı kesip unuttuğum raf diplerine
binlerce kez sayıkladım...
olmuyor...olmuyor...olmuyor

yüzümün damarlarına kıvrılıp ağladığım geceleri
aynaların terkettiği aslım
bana öykünen tarihe göç etti...
benden uzaklarda "dön" dedim dünyaya
ayak diplerimde çenemi dayadığım dizlerim
bedenimi ters giyip
saçlarımdan nehirlere verdim bin ömür
parmak uçlarıma gömdüm
seni...beni...herşeyi...
harunî okuyan ruhumla...
dönmeyen dilim...
sıkışan göğsüm...
ve kopuk ellerle gittiğimi söylerlerse
inan onlara...

KAYIPKENTLİ ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder